BADEM
Tur otobüsü þöförünün omzuna dokunulunca adam hafifçe baþýný çevirmiþ, bir bakmýþ ki elinde bir avuç badem, yaþlý bir kadýn durmakta.. Teþekkür ederek almýþ bademleri ve yemiþ..
15 dakika sonra yaþlý kadýn tekrar þöförün omuzuna dokunup bir avuç daha badem vermiþ ve bu ikramý 5 kere daha yapýnca;
"Zahmet ediyorsunuz efendim.." demiþ saygýlý þöför, " Hep bana yedirdiniz.. Biraz da kendiniz yesenize.."
Çiðniyemiyorum evladým.." demiþ yaþlý kadýn, "Diþlerim yok.."
"Niye satýn alýyorsunuz o zaman?.."
"Evladým ben sadece üzerindeki çikolatayý emmesini seviyorum!.."(ýyk)
BOÞANMA
Biri 95 yaþýnda biri 92 yaþýnda karýkoca, boþanmak için hakimin karþýsýna çýkmýþ.
Hakim üzülmüþ, "Yapmayýn ya" demiþ "yetmiþ yýllýk evlisiniz
niye boþanacaksýnýz?"...
"Yok" demiþ "adam biz çoktan boþanmaya karar verdikte çocuklar etkilenmesin diye, Ölmelerini bekledik.
PANTOLON
Ucak dunyanin en kalabalik hava meydanlarindan biri olan Londra Heathrowa yaklasirken hoparlorlerden pilotun sesi duyuldu.
-"Sayin yolcular,biraz sonra londra ya inmis olacagiz. londra da hava hafif yagmurlu ve sicaklik ...."
Tam o sirada pilottan :
-"Aman tanrim...."
diye korkunc bir feryat duyuldu ve yolculara bir asirmis gibi gelen uc bes saniye boyunca hicbir ses cikmadi. biraz sonra pilot tekrar konusmaya basladi.
-"Sayin yolcular demin sizleri cok korkuttugum icin ozur dilemek istiyorum.Ama hostes yanlislikla ustume koca bir fincan sicak kahve doktu.Canim cok yandi.Hele pantolonum onunun bir gorseniz..."
Bu sirada arkadan bir yolcu bagirdi :
-"Hele sen bizim pantolonlarin arkasini bir gorsen
KÖR PÝLOTLAR
Yolcular uçaðýn yanýnda otobüsten inmiþler.. Bavullarýný gösteriyorlar.Bir bakmýþlar uçak þirketinin minibüsü yanlarýnda durmuþ. Ýçinden kaptan pilotla, yardýmcý pilot inmiþler..Yolcular fena halde þaþýrmýþlar.. Nasýl þaþýrmasýnlar.. Kaptan pilotun elinde bir beyaz baston. Kolunda üç noktalý bant.. yardýmcý pilotun elinde bir köpek taþmasý.. Tasmanýn ucunda bir Köpek.. Saða sola çarparak öyle ilerliyorlar uçaða.. Günlerden bir nisan deðil ama, "Saka herhalde" demiþ yolcular, doluþmuþlar uçaða.. uçak pistte hýzla ilerlemeye baþlamýþ. yolcularýn gözleri camda. uçak hýzlanmýþ.. Yolcular endiþelenmeye baþlamýþlar.. uçak daha hýzlanmýþ. Pistin sonu hýzla yaklaþmaya baþlamýþ.. uçak iyice hýzlanmýþ.. Bazý yolcular paniklemiþ dua etmeye baþlamýþlar. uçak son hiza ulaþmýþ. Bu arada pistin sonuna da ulaþmýþ. 10 metre sonra betonun bitip cimlerin baþladýðý gören yolcular dehþet içinde çýðlýðý basmýþlar.. Tam o anda da kaptan pilot levyeyi sonuna kadar çekmiþ.. uçak tam pist biterken tekerleklerini yerden kesmiþ, havalanmýþ. Kaptan pilot arkasýna yaslanmýþ. Derin bir nefes almýþ ve yardýmcý pilota dönmüþ: "Biliyor musun?" demiþ,"Bir gün çýðlýk atmayacaklar ve hepimiz öleceðiz!.
WÝLSON ÇÝVÝLERÝ
Wilson adinda birinin bir çivi fabrikasý vardýr ve reklama ihtiyacý vardýr. Pazarlamacý arkadaþý ile konuþurken arkadaþý "Wilson Çivileri" diye bir reklam ayarlayabileceðini ifade eder. "Bana bir hafta ver." der arkadaþý, "sana bir kasetle döneceðim." Bir hafta sonra pazarlama uzmaný Wilson'u görmeye gelir. Kaseti videoya koyar ve çalýþtýrýr. Romalý bir asker Ýsa'yý çarmýha çivilemekle meþgul; yüzünü kameraya çevirir ve "Wilson çivileri kullanýn, onlar her þeyi taþýr" der. Wilson çýlgýna döner ve baðýrýr, "senin problemin ne? Bunu asla TV'de göstermezler, sana ikinci bir þans veriyorum, ama kesinlikle Romalý'larýn Ýsa'yý çarmýha germesi gibi þeyler istemiyorum." Ýkinci hafta pazarlamacý elinde baþka bir kasetle gelir. Yine kaseti videoya koyar ve çalýþtýrýr. Bu sefer kamera Roma'nýn dýþýndan merkeze doðru yakýnlaþýr ve çarmýha asilmis Ýsa'nýn önünde durur. Romalý bir asker yukarý bakar ve "Wilson çivileri, her þeyi taþýr" der. Wilson kendini tutar bu sefer, "sen beni anlamýyorsun, çarmýhta bir Ýsa istemiyorum. Sana son bir þans veriyorum, bir hafta içinde yayýnlanabilecek bir reklamla gelmeni istiyorum." Bir hafta daha geçer. Wilson sabýrsýzlýkla beklemektedir. Pazarlama uzmaný yeni kasetiyle gelir. Saçlarý uzamýþ bir adam nefes nefese koþmaktadýr. Bir düzine Romalý asker de peþinden kovalamaktadýr. Tepenin baþýna gelirler ve askerlerden biri kameralardan birine döner: "Keþke Wilson çivileri kullansaydýk."
SERÇE (favorim)
Serçenin bir tanesi bahar günü dalgýn dalgýn uçuyormuþ.
Bir anda farketmiþ ki, bir yolun üstünde uçuyo ve karþýdan da
motorsikletli bir adam geliyo.
Her ikisi de çarpýþmayý engellemek için ellerinden geleni yapmýþlar ama nafile...
Serçe "çotaaank" diye kaska çarpýp düþmüþ.
Þimdi, motorcu arkadaþýmýz, Allahý var sýký bi hayvansever.
Doðal olarak hemen atlamýþ motordan ; koþmuþ serçenin yanýna.
Serçe baygýn yatýyo.. Kýyamamýþ, býrakamamýþ yolda; almýþ getirmiþ eve.
Eskiden kalma bi de kafesi var evde.. Baygýn serçeyi kafesin içine
güzelce yerleþtirmiþ..
Yanýna da az biraz su, az biraz ekmek koymuþ, vurmuþ kafayý yatmýþ....
Bizim serçe bi müddet sonra ayýlmaya baþlamýþ..
Daha tam seçemiyo ortalýðý.. Hafif bulanýklýk var yani...
Bi bakmýþ parmaklýk, ekmek, su falan var bulunduðu yerde...
Birden dank etmiþ vaziyet:
- Motorcuyu öldürmüþüz beaaa ...!!!!!!