PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Işınla bizi Scotty, ama taa en başına...



Sylar
17-05-2009, 19:54
http://static.sinema.com/images/cache/89382_700.jpg
Stratejik meydanda oyun da yasak ‘Kaptanın seyir defteri’ni, Atılgan’ı, ışınlamayı ve 70’lere ait ‘uzay jargonu’ndan bilumum şeyleri, ‘Star Trek’le yeniden hatırlıyoruz.


Ünlü 'Uzay Yolu' dizisinin sinemadaki 11. versiyonu 'Star Trek', öyküyü baştan tanımlıyor ve karakterlerin nasıl tanıştıklarını anlatıyor. Kaptan Kirk, Mister Spock, Doktor McCoy, Yüzbaşı Uhura, Mister Sulu, Chekov, Scotty ve bütün bir Atılgan personeliyle bizi yeniden buluşturan yapım, son derece keyifli bir eğlencelik

Bugünden bakıldığında fazlasıyla demode, fazlasıyla kitsch, fazlasıyla tarih öncesi olabilir ama sonuçta o benim kuşağımın ilk göz ağrısıdır. Çünkü çocuklardık (parlak yıldızlar da ‘henüz’ değildik) ve daha sonraki öğretim hayatımızda karşımıza çıkacak olan fizik, kimya ya da astronomi gibi bilumum şeylerden önce ‘Uzay Yolu’yla tanışmıştık. Televizyon denen icadın henüz bütün bir ülke sathına yayılmadığı ama kimi ‘mutlu azınlık’ların evlerinin salonlarına nüfuz ettiği dönemlerde, siyah-beyaz ekran karşısında ‘öteki’lerin varlığından haberdar oluyorduk. Bir anlamda koca evren içinde başka âlemler, başka canlılar olabilirmiş fikrini de, işte bu dizi sayesinde öğreniyorduk. Kim bilir bu yüzden ait olduğum kuşak ilk derslerine Kaptan Kirk, Mister Spock, Doktor McCoy, Yüzbaşı Uhura, Mister Sulu, Scotty ve Chekov girdiği için hem her şeyin farkına vardı, hem de hayatı bir uzay dizisinin fantezi sınırları içinde yaşadı gitti.


http://static.sinema.com/images/cache/89380_700.jpg

Zamanın ‘ilerici’ dizisi


JJ Abrams’ın, ilk kez 1966’da Amerika’da yayımlanan ünlü dizinin son film versiyonunu huzurlarımıza getiren çalışması ‘Star Trek’, kuşkusuz böylesi bir nostaljik girişe vesile oldu. Daha sonra bu dizinin yerini alan ‘Uzay 1999’un da benzer bir tada ve etkiye sahip olduğunu da hatırlatarak yeni filmle ilgili muhabbetimize dalalım... Ama önce çıkan kısmın özeti: Amerikan Hava Kuvvetleri’nden ayrılıp Los Angeles Polis Departmanı’nda çalışan ve bütün bu meslek hayatı boyunca, başından iki önemli uçak kazası geçen 1921 doğumlu Gene Roddenberry, 50’lerde ‘kamu görevlisi’ olarak çalışmaktan vazgeçti ve senarist olarak televizyon âlemine daldı. İrili ufaklı çeşitli çabaların ardından gerçek anlamda ismini, CBS Televizyonu için hazırladığı ‘Star Trek’ dizisiyle duyurdu. İlk bölümü 1966’da yayımlanan ‘Star Trek’, toplam 79 bölüm çekildi ve 1969’a kadar sürdü. Ardından 1973’te çizgi film oldu, peşi sıra sinema versiyonları geldi. Ayrıca ‘Star Trek: Next Generation’ adıyla başka bir formatı da, dizi olarak üretildi. ‘Star Trek’, sinemada ise 10 kez boy gösterdi. 1991’de hayata gözlerini yuman Roddenberry, bizde 70’lerde TRT zamanında, ‘Uzay Yolu’ adıyla gösterilen dizisini, zamanına göre oldukça ilerici fikirlerle donatmıştı. Hâlâ bir bilimsel bir ütopya olarak fikren insanoğlunun merakını cezbeden ‘ışınlanma’ fikrini ortaya atmanın yanı sıra ‘Soğuk Savaş’ döneminde, bizdeki çevirisinde Atılgan olarak bilinen ve orijinal ismi USS Enterprise olan geminin ‘yönetici’ kadrosuna bir Rus’u (Chekov), bir siyahı (Uhura), bir Uzakdoğuluyu (Sulu), bir uzaylıyı (Mr. Spock) yerleştirerek fazlasıyla ‘özgürlükçü’ bir tavır takındı. Üstelik dizinin bazı bölümlerindeki ‘cinsellik’ bile, sınırları zorlayıcı nitelikteydi (mesela ilk kez televizyonda çıplak bir kadını, bu dizide gördüğümü çok net hatırlıyorum).
Kendisi de asıl ününü diziler sayesinde yapan (‘Alias’ ve ‘Lost’un yaratıcısı), yönetmenlikteki ilk önemli işini de, yine bir dizinin sinema versiyonuyla, ‘Gö-revimiz Tehlike III’le gerçekleştiren JJ Abrams, ‘Star Trek’in 11. sinema versiyonuna el atarken, senaristleri Roberto Orci ve Alex Kurtman’la birlikte, genel bir bir toparlanmaya ve hikâyenin en başına gitmeye karar vermişler. Belki ‘Güneşten bir kütle koptu ve soğumaya başladı’ kadar geriye değil ama neredeyse o noktaya yakın bir yerden başlıyor öykü. Uzayda dolaşan ve yardımcı kaptanlığını George Kirk’ün yaptığı USS Kelvin adlı gemi, Romulanlı ‘kötü’ komutan Nero’nun yönettiği Narada tarafından yok edilirken, gemiden son anda tahlisiye kapsülleriyle kurtulan Kirk’ün karısı Winona dünyaya dönüş yolunda James’i doğuruyor. Daha sonra James, Iowa’da ‘dahi’ bir serseri gibi yetişiyor. Çeşitli evrelerden sonra da yolu, USS Enterprise gemisine düşüyor. Geminin ‘vekil’ kaptanı Volkanlı (Aslında ‘Vulcan’lı ama bizim nesil öyle öğrenmişti) Spock’la iktidar mücadelesine giriyor ve sonuçta Kaptan Kirk oluyor. Ve bu arada babasının kanını da yerde bırakmıyor, Nero’yla zorlu bir ‘final maçı’na çıkıyor.

http://static.sinema.com/images/cache/89379_700.jpg

Kaptan Logar’ı andıran Nero

‘Star Trek’, özetle böyle bir konuya sahip. Ama bilindiği gibi bu kadar sakız gibi çiğnenmiş bir diziden ve onun, popüler kültüre yüklediği onca imge, simge, görüntü vs’den sonra asıl mesele, ortaya ‘kayda değer’ bir çalışma çıkıp çıkmadığıdır. Abrams’ın çalışması, geçen haftaki konuğumuz ‘Wolverine’ benzeri bir etkiye sahip; iki örnek de bilinen yolları yeniden tanımlama konusunda başarılı. Üstelik ‘Star Trek’, kendi kuşağımın bir temsilcisi olduğu için, çok daha fazla beğendiğim bir film oldu. Her ne kadar dizinin genel imgeleri açısından film bazı ‘budamalara’ gitmiş olsa da. Mesela bizim için büyük bir fantezi olan ‘ışın tabancaları’ fazla kullanılmıyor, hele ki Mr. Spock’ın, her çocuğun mutlaka yapmak için uğraştığı ‘parmak selamı’ (ya da bilinen ismiyle ‘Volkanlı selamı’), öyküye ancak bir kere uğruyor; ama ne gam... ‘Star Trek’, bu haliyle de güzel. Öte yandan hatırlanacağı gibi Cem Yılmaz’ın ‘kültleşmiş’ şovlarının bir tanesinin ana teması, ‘Uzay Yolu’ özelinde bütün bir ‘gökyüzü’ meseleleridir. Keza Yılmaz’ın o büyük klasiği ‘GORA’daki temel mesajların gerçek adresi de bir anlamda ‘Uzay Yolu’dur (Ayrıca Türk sinemasının Sadri Alışık’lı ‘Turist Ömer Uzay Yolu’nda’ sayesinde bu diziyle ‘çok özel’ bir göbek bağı vardır). ‘Star Trek’i izlerken Nero karakteri dolayısıyla aklıma ‘Komutan Logar’ gelmedi desem yalan olur. Üstelik film boyunca, yanımda oturan eleştirmen Murat Erşahin’le “Bakalım ‘Tanımlanmayan bir cisim’ ve ardından ‘Tahta, ne sandıydım’ replikleri ne zaman gelecek?” diye bekleyip durduk.
Sonuç? Romantik ve nostaljik beklentileri karşılayan ama hikâyesi, karakterleri, zekice gönderme ve esprilerinin yanı sıra özel efektleriyle, kendi başına da ayakta durmayı başaran ‘Star Trek’, bence sezonun ‘en iyi’ eğlenceliklerinden biri. Kaçırmayın der, kadrodaki isimlerin hepsini başarılı bulduğumu da belirtirim. Kirk’te Chris Pine, Spock’ta Zachary Quinto, McCoy’da Karl Urban, Uhura’da Zoe Zaldana, Scotty’de Simon Pegg, Sulu’da John Cho gayet iyiler. Aslında eskiden beri iflah olmaz bir Spock taraftarı olarak bu filmde de genç Spock’ı ve dolayısıyla Zachary Quinto’yu çok beğendim ama öyküde gerçek Spock’a yani, Leonard Nimoy’a rastlayınca, ‘yeni neslin seçimi’nin büyüsü kaçtı. ‘Yeniler’ içinde ise ‘tek geçilecek’ yalnızca bir isim var, o da Chekov rolündeki Anton Yelchin (özellikle ‘Charlie Bartnett’tan hatırlıyoruz).
Son olarak film dolayısıyla tekrar hatırladığımız o muhteşem seslere de bir selam sarkıtalım. Bize bu dizileri sevdiren Oytun Şanal’a, (özellikle rahmetli) Erol Amaç’a (Kirk’le Spock arasındaki ‘duygu’yla ‘aklın’ çatışmasında yargısını ‘Mantıksız, kaptan’ diye belirtildi hep), Ferdi Merter’e, Fikret Ergin’e, (rahmetli) Alev Yamaç’a, Enis Fosforoğlu’na, Sezai Aydın’a, Ali Hürol’a, (rahmetli) Mümtaz Sevinç’e ve adlarını burada zikredemeğim bütün ‘Atılgan personeli’ne saygı ve hürmetler...

kaynak (http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalDetay&ArticleID=934957&Date=08.05.2009&CategoryID=120)

filmi izlemenizi tasvsiye ederim günümz dizilerindeki zaman kayması olayı da var, Zachary Quinto iyi performans çıkarmış Sylar ya adamım benim [8D] [gl=9.gif]

kral_hades
17-05-2009, 22:22
author=Sylar link=topic=6416.msg37168#msg37168 date=1242579298] Zachary Quinto iyi performans çıkarmış Sylar ya adamım benim [8D] [gl=9.gif]


Evet.Zaten bildiğim kadarıyla syları yarım öldürmelerinde bi neden o heroeste.Galiba zachary başka yerlerde de oynamak istiyormuş kariyeriyle ilgili bişiler